İstiklal Savaşı’mızın büyük kumandanı, Garp Cephesi Komutanımız, Lozan Başdelegemiz, İkinci Cumhurbaşkanımız, milli mücadelenin zaferle sonuçlanmasında katkıları bulunan, İstiklal Madalyası sahibi devlet ve siyaset adamı İsmet İnönü’yü saygı ve rahmetle anıyoruz.
Konu hakkında açıklamada bulunan Başkanımız Alp KARGI; Büyük devlet adamlarını daha iyi anlayabilmek için onların yaşantılarını, olaylar karşısındaki tutumlarını iyi bilmek gerekir. İsmet İNÖNÜ’yü anlamak için de Yılmaz ÖZDİL’in yazısından bir örnek vermek istiyorum.
1942…İkinci Dünya Savaşı…
Atatürk dört sene önce rahmetli olmuştu, milletin ve memleketin sorumluluğu İsmet İnönü’nün omuzlarındaydı. Trakya’da bazı önlemler almıştı ama, milli mücadelede olduğu gibi, asıl savunma hattını Ankara önlerinde kuruyordu. Eğer Türkiye’ye girmeye niyet ederlerse, ilk hamlede İstanbul’un uçaklarla bombalanacağını tahmin ediyordu. Bismillah ilk iş, kutsal emanetleri menzil dışına çıkarmaya karar verdi, gizli bir emir verdi. Haydarpaşa’da özel tren hazırlandı. İçi çinko, özel bölmeli sandıklar yaptırıldı. Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki kutsal emanetler, Hazreti Muhammed’in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, Kabe’nin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi. 391 sandık… 48 vagon tutmuştu. Niğde’ye götürüldü.
Topkapı Sarayı Müdür Yardımcısı Lütfü TURANBEK Başkanlığında, 30 personel, aileleriyle birlikte eşlik ediyordu. Sadece refakat değildi bu… Eserler İstanbul’a dönene kadar, aileleriyle birlikte kalacaklardı. Kutsal emanetler ve ecdadımızın hatıraları, Akmedrese ve Sarı Han’a yerleştirildi. Özel askeri birlik tarafından korunmaya başlandı, yerel yöneticilere bile bilgi verilmedi. 1943… İsmet İnönü, Churchill’le görüşmek üzere Adana’ya gidiyordu, treni Niğde’de durdurdu, indi, üç tarihi binayı teftiş etti, kendisi bile içeri girmedi, Lütfü TURANB ve askeri birliğin komutanından bilgi aldı, ayrılırken de “bize emanet, size emanet, gözüm arkada kalmasın” dedi. Dört sene…Tehlike geçti. 1947’de tekrar aynı güzergah üzerinden İstanbul’a geri taşındı. Yerlerine yerleştirildi. İsmet İnönü, bu tarihi hadiseden hatıralarında da, tuttuğu günlüklerde de bahsetmedi. Kendisine paye çıkarmadı. Vatan, bütün kutsallarıyla ona emanetti, gereğini yapmıştı, hepsi buydu.
Özetle… Mustafa Kemal Atatürk, çalınmasın, kaybolmasın diye kutsal emanetleri kayıt altına alıp, Topkapı Sarayı’nı müze haline getirmişti, Atatürk’ten sonra baş gösteren ilk işgal tehlikesinde de bizzat İsmet İnönü tarafından sahip çıkılmış, kurtarılmış, korunmuştu.
Bizler bugünümüze böyle büyük devlet adamlarımızın vatanımıza verdiği kıymet sayesinde ulaştık. Bundan sonra da bu vatana sahip çıkmak bizlerin sorumluluğundadır.” ifadelerini kullandı.